18 Kasım 2012 Pazar

Adamın dibisin "S. GÜRSEL EVREN"





Küçüklüğümden beri insanların duyguları, neyi niçin yaptıkları, aklından geçirdikleri, davranışları, hayata bakışları hep çok ilgimi çekmiştir.
En kötü dönemlerinde bile ayağa kalkmak için nasıl bir yol seçiyorlar, bu yolu seçerken ne gibi riskler alıyorlar ve nasıl acılar çekerek başarıya ulaşıyorlar.

Bu merakım beni sürekli insanların ilham olan hikayelerini bulup araştırma güdüsü oluşturdu. Hikayeleri önce kendi içimde yaşayıp sonra sizlere yazmak da inanılmaz güzel bir yolculuk benim için. Sizlerle paylaşıyorum ama aslında ben bu hikayelerle büyüyorum ruhuma gidiyorum. O yüzden önce hayatlarını bana açanlara sonra okuyanlara çok teşekkürler.

Ben bugün sizlere, yaşımız konumumuz ne olursa olsun bir gün tepetaklak gidip sıfırı tükettikten sonra bile tekrar ayağa kalkacak bir yol bulunduğunu bana tekrar kanıtlayan özgür ruhlu, bilgili, keyifli ve kalbi gibi kendi de güzel bir insan olan Süreyya Gürsel Evreni sizlerle buluşturmak istedim.





Süreyya Gürsel Evren 21 Aralık 1968 yılında doğdu tam bir Yay burcu.
Yaklaşık 44 yaşına geldiğinde, 20 Senedir Tekstil sektörün de gelebileceği en yüksek yere gelip sonrasında maalesef talihsiz bir şekilde iflas ederek sıfırı tüketmiş bir hayat hikayesi. Fakat yaklaşık 1 sene sonra kendini eskisinden daha iyi toplayarak bir de ekranın yakışıklı yüzü olarak karşımıza çıkmasının hikayesini sordum oda bütün açıklılığı ile anlattı.


- Tekstil sektöründen dizi/reklam sektörüne geçmek nasıl bir süreçti?

20 sene boyunca modayı takip ederek, kumaştan hatta çizgiden alarak insanların neyi talep edeceğini düşünerek proje yaratan ve raflara konulmasını sağlayan bir süreçte oldum. Fakat her sektör yenilendiği ve bazende bittiği için bende bu çarkın içinde kendimi iflasın eşiğinde buldum. Nişantaşın da ki evimi kapadım, arabamı sattım ve borçlarımı kapattıktan sonra elimde hiç bir şeyim kalmamış olarak annemin küçük evine yerleştim. Yaklaşık 1 sene boyunca bana verilen kanepe de yaşadım. Artık kaybedecek hiç bir şeyim yoktu o an anladım ki ben aslında "çok"tan "yok" olmaya doğru gelmişim. Sanki sonsuz bereket devamlı gelecekmiş gibi yaşayarak günlerimi geçirdiğimi anladım.
Gelirim ve beklentim olmadan geçen günler beni zorluyordu. İş aradım fakat hiç biri olmadı, ne yapabilirim diye düşünürken bir gün ablam "yakışıklısın bari git dizilerde figüranlık yaparsın" demesi ile kendimi figüranların bağlı olduğu bir ajansta buldum. 


- Peki burada şunu sormak istiyorum figüranlık derken nasıl roller ve zorlandığın noktalar oldu mu?

Dizilerde arkada yürüyen yada getir götür yapan garsonlar olur ya o tarz figüranlık işleri yaptım ilk başlarda. Tabiki bunlar beni çok zorladı, 20 senedir bakanlarla elit kişilerle oturup yemek yiyen, Türkiye güzelleri ile birlikte olan Gürsel şimdi 12 saat ayakta gel buraya git buraya şimdi yürü gibi şeylere maruz kalıyordu. İçimden bu muameleyi hak etmek için ne yaptım dediğim vakit hemen kendime geliyor ve Gürsel demek ki hak etmişsin ki yaşıyorsun dedim ve pes etmedim. Arkadaşlarım ya da ortağım bana niye böyle yaptı demek yerine önüme bakarak beklentisiz olarak olayların bana ne ders verdiğini düşünerek geçirdim. Kendime dedim ki "Her şeyini kaybedebilirsin Gürsel ama Umutlarını asla" 



- Peki yaptığın işte ilerlemek istediğini nasıl anladın ve bildiğim kadarı ile hiç oyunculuk eğitimin yok bu yolda nasıl ilerledin?

Her şeyi yaşayarak deneyerek görüyoruz, figürasyon işlerinde setlerden ve etraftan destekleyici yorumlar gelince anladım ki aslında 20 senelik gözlemleme yeteneğim bedenimde ve duygularımdan izleyiciye ulaşıyor. Günde 3 ayrı kişiyi canlandırmak ve asla kendin yaşayamadığın ama aktarabileceğin hayatlar olması beni heyecanlandırdı ve bu işi yapmaktan zevk aldığımı anladım. Bir işi yapmak için mutlaka eğitim alınması taraftarıyım. O yüzden paramı denkleştirdik ten sonra bu işi daha profesyonelce yapabilmek için  "Akademi 35 buçuk sanat evi - Vahide & Altan Gördüm" den 7 aylık oyunculuk eğitimi aldım. Sonrasında her şey daha da hızlandı hem maddi olarak hemde rol anlamında daha iyi teklifler gelmeye başladı. Artık kendi evim ve kendi özgür yaşamım var.


Sevgili Gürsel bu harika paylaşımların için çok teşekkürler, peki birazcık da stilinden bahsedebilir miyiz :)


- Tekstilde 20 sene geçirmenden dolayı sence ruhunu yansıtan giyim stilini buldun mu ve bize bunu bir kaç kelime ile tanımlar mısın?

Evet bulduğuma inanıyorum, Özgür - Rahat - Şık - felsefesi ve ruhu olan giysileri üzerimde taşımak. Örneğin, gıcır gıcır yeni kutusundan çıkmış ayakkabı görünümünden ziyade bugün giydiğim gibi eskitilmiş sanki yaşanmışlık hissi veren ayakkabı gibi.





































- Hayatında ve stilinde olmaz ise olmazların var mı?
Olmaz ise olmazlarım yok, yaşamın getirdiği her türlü ortama ayak uydururum.


- Ruhunun, işinin, yaşamının ve stilinin ortak noktası nedir sence?
ÖZGÜRLÜK


- Giyim stilinde hangi renkleri kombinlemeyi seviyorsun?
Gri ve siyahı çok kullanırım ama mutlaka içine renkler katarım. Toprak tonları, haki ve taş renkleri beni yansıtır.





































Gürselcim bildiğim ama sürekli hatırlamam gereken harika bir hayat dersi verdin. Karanlıkta bile olsan, önünü bile görmese insan mutlaka IŞIĞA gidecek bir yol bulunur.
Yeter ki umudun ve inancın olsun! Yolun daima açık olsun...

Önümüzdeki günlerde sürpriz röportajlar ve çeşitli konular ile tekrar sizlere yazıyor olacağım. Beni takip etmeye devam edinnn :)


1 yorum:

  1. güzel başlık güzel yazı neee yoksa gözlerinde makyaj mı var?:))))) kısaca herşey güzel olmuş

    YanıtlaSil